blogs.fr: Blog multimédia 100% facile et gratuit

copare

Blog multimédia 100% facile et gratuit

 

BLOGS

by Uzeyir Lokman CAYCI

by Uzeyir Lokman CAYCI  was born in Turkey, Bor, sub-prefecture famous for its greenery. He co

by Uzeyir Lokman CAYCI by Uzeyir Lokman CAYCI was born in Turkey, Bor, sub-prefecture famous for its greenery. He completed his primary and secondary education in this small town. He then managed the same time the national competition for admission to the university and the School of Industrial Arts of the Academy of Applied Fine Arts in the State from which he emerged in 1975 with a degree interior architect and industrial designer. His highly original works have been quick to draw the attention of con

Blog dans la catégorie :
Actualités

 

Statistiques

 




Signaler un contenu illicite

 

copare

Sen ana karnındayken geleceğin çalınacak bebek!

Sana sesleniyorm
Sana sesleniyorm 


Yıl 2011
Senin hiçbir şeyden haberin yok
Masumiyetin, güzelliğin, tertemiz yüreğin
İlgilendirmiyor  onları...
Şimdiden geleceğine tuzaklar kuruluyor
Babanın alın teri, annenin saf duyguları üzerine iktidardakiler
Kumar oynuyorlar...

Öğretmenlerinin partizan ve cahil,
Doktorlarının yandaş ve katil olmaları uğrunda
Kurumlarını yozlaştıra yozlaştıra
Geleceğini çökertmek için
Ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar
Tanrıyı dışlayıp, çok bariz bir biçimde
Paraya ve emperyalizme tapıyorlar...

Yaşayacağın huzursuzlukların
Çekeceğin acıların
Karşılaşacağın hastalıkların öncüleri
Sana her türlü kötülüğü revâ görenler
Paranın kulları
Koltuk sevdalıları
Sen doğar doğmaz
En çirkin yöntemlerle, soysuzca
Özüne, sözüne, gözüne ve yüreğine
Dokunacaklar...

Belki de babanı sen doğmadan
Baskılarla, tertiplerle, iftiralarla  terörist gibi suçlayarak
Uydurma gerekçelerle
İntihar süsüyle süsleyerek
Kalp krizinden ya da trafik kazasında öldü diyerek
Hukuksuzluklara öncülük yapan
Hapishaneleştirilen mahkemeler
İftira kurumu gibi faaliyet gösteren
Mahkemeleşmiş yandaş gazeteler
Hiç tereddüt etmeden
Seni ve geleceğini umursamadan
Elinden alacaklar...

Şimdiden
İçeceğin sulara el koyanlar
Yaşayacağın çevreleri kirletenler
Soluyacağın havayı zehirleyenler
Düşünce yoksulları
Dindarlık kisvesi altında bulunan
Dinsizler, imansızlar, Allahsızlar, vicdansızlar
Dış güçlerin emrinde
Sana yapılacak çirkinliklerin hesaplarını yapıyorlar...

Sen gündüzleri güneşini daha aydınlık
Geceleri yıldızlarını daha parlak
Hilâlini ise daha canlı göreceğini zannediyorsun
Bayrağına uzanan ellerin kirli
Vatanını işgal edenlerin düşmanın
Seni yönetenlerin hain olduklarını
Aklından hiç geçirmeyeceksin!

Masumiyetine ve geleceğine dokunanlar
Allah’ı unutanlar
Peygamberden kopanlar
Emperyalistlere tapanlar
Orduna savaş açanlar
Saltanatları uğruna seni de feda edecekler

Sen gül yüzlü bebek
Ananın karnında
Sana rahat uyu diyemeyeceğim
Seni sevindirecek ya da huzur verecek
Bir tek söz bile bulamıyorum…

Doğar doğmaz
Etrafını kaprisli, ihtiraslı yöneticiler kuşatacak
Kendini acıların
Savaşların, korkunç oyunların, karanlık tezgâhların
Zalim insanların
Tam ortasında bulacaksın !

Böyle bir düzen içerisinde
Utanmadan, sıkılmadan Atatürk’ü aşağılayanları
Koskoca kalıplarına, yüksek rütbelerine, büyük unvanlarına rağmen
İhanetler  karşısında susanları
Vatanseverleri suçlayanları
Kahramanları cezalandıranları
Duyarlılıkları dışlayanları göreceksin...

Sen ana karnındayken
Geleceğin çalınacak bebek!


Üzeyir Lokman ÇAYCI

 

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI
illustrations (Resimler) : Üzeyir Lokman ÇAYCI 
Hangi gerçekler?

 

Hangi gerçekler?

Önyargılı, sert bakışlarla dolu, karanlık, bizden uzak,

Canlılardan ve hayattan kopuk

Altta kalan, gizli, unutulmuş, basit, uydurulmuş

Yırtık, asılsız, yıpratıcı, onur kırıcı haberler...

 

Maskeli, ölü, can çekişen,  kayıp, sevimsiz

İhanetlerle dolu, vefasız, zulüm saçan, sevgisiz

Üstleri çizilmiş

İçleri boş duygular...

 

Hasta, yorgun, yaşlı, çaresiz, güçsüz, durgun

Üzgün, dünyadan habersiz, yaşanılanları yorumlayamayan

Anlamsız, kaypak, dengesiz,

Duyarsız varlıklar yığını...

 

Çılgın, deli, gafil, aptal

Soluk, renksiz, belirsiz, altsız, üstsüz, çırılçıplak,

Ya da sarı, kahverengi, siyah, kan renkli, yaralayıcı, incitici

Acı veren kurgulanmalar...

 

Zamana aykırı, çağdışı,  kabul edilemeyen

Akıl dışı, mantıksız, hukuksuz, mesnetsiz

Kapalı, üstü örtük, çarpıtılmış,

Birbirine karışmış algılamalar...

 

İçeriği olmayan, derinliksiz, boyutsuz

Gölgeli, lekeli, şüphe uyandıran, korkutan, uykusuz bırakan

Özsüz, aldatıcı, sarsıcı,

Geçmişi aratan, nefret ettiren olaylar...

 

Evsiz, yolsuz, susuz, elektriksiz, doktorsuz, hastanesiz, okulsuz, öğretmensiz

Havasız, bakımsız, terkedilmiş köyler, kasabalar, şehirler,

Vurdumduymaz yöneticiler, eğitimsiz bırakılan bir nesil,

Tehlike saçan, sorumsuz,  başıbozuk bir yapılanma...

 

Mavisiz, yeşilsiz, atıklarla kirletilmiş, çukurlarla dolu bir çevre,

Özgürlüklere düşman, düşüncelere saygısız

Kaba, anlayışsız, inançsız, akılsız, fikirsiz

Ruhsuz, kişiliksiz, yitirilmiş, tüketilmiş insanlar...

 

Hangi gerçekler?

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI

 

 

illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI

illustrations (Resim) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI
illustrations (Resim) : Üzeyir Lokman ÇAYCI 

 

TORTU

1)
Girintiler el verir, çıkıntılar dokunur
Bahaneler öğüten değirmenler kurulur

Elinizde kalacak azgınlığın tortusu
Özünüzü sarsacak siyasetin örtüsü
Var mı ölçüsü ve tartısı
Ortaya koyduklarınızın ?

2)
Güdümlü yabancılaşma
Aslını inkâr eden yaklaşma

Düşünmeden,  desteksiz attınız
Geleceği irdelemeden, hesapsız  sattınız
Vurdumduymazlıklarınızla, bir de dayattınız
Size dönecek cezası yaptıklarınızın.

3)
Mümkünse güneşi bir kutuya koyun
Dünya belgesidir özünden kopmuş bir soyun

Çok ileri gittiniz
Yılanları güttünüz
Zamanı öğüttünüz
Farkında değilsiniz
Kaçarken yaklaştıklarınızın.

4)
Yeryüzü karanlık, kalabalıklar duyarsız… gelirsin görmezler
Kardeş… vatandaş bilmece gibi…  gidersin bilmezler !

Demir fiyatına satılır mı bakır
Siz yazarsınız başkaları okur
Her birisi insan yutan bir çukur
Şuursuzca açtıklarınızın…

5)
Duyarlılıklarını budamışlar
Göz göre göre içlerini boşaltmışlar!

Öfke kararttı gözlerinizi
Hırs doldurdu ceplerinizi
Hile... oyun... yalan
Kapattı kalplerinizi
Hesabı ağır olacak
Dağıttıklarınızın…

6)
Hayalsiz, sevgisiz, duygusuz uydular
Yazılanlar ve konuşulanlar karşısında uyudular!

Elinizde kalacak azgınlığın tortusu
Özünüzü sarsacak siyasetin örtüsü
Var mı ölçüsü ve tartısı
Ortaya koyduklarınızın ?

Üzeyir Lokman ÇAYCI
İstanbul,  03.11.2007

 

 

Nerede yer aldı? 

1)   06.04.2008  Kırşehir Yeni Haber Gazetesi

2)  06.04.2008 Politika Dergisi

 

 

 

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI
illustrations (Resimler) : Üzeyir Lokman ÇAYCI 

 

 

« DAĞ » BABAMIN ATININ ADIYDI

"Dağ" babamın atının adıydı
Kan renkliydi
Onu hesapsız
Silahıyla
Hiç bir zaman üstünde taşımazdı...
Sırtüstü düşürürdü yere...
Sevgi diliyle kişner
Kalleşliği sevmez
Dostluktan pek anlardı...

Şimdi
Kiminin düşüncesini aldılar
Kiminin ellerindekilerini
Gençlikleri birer birer sıyrıldıkça
Bedenlerinden
Nefretleri çıktı ortaya.

Destek buldu masumlara acı çektiren kimlikleri...
Bir sloganın içindeydi hayatları :
"Yaşasın inekler...
Kahrolsun dört ayaklı sinekler..."

Arkalarında onları hayal peşinde koşturan
Korkunç ve belalı bir dev...

Önlerinde uçsuz bucaksız insan yutan
Bir karanlık...
Ekilir elleriyle geleceğe bir hiç!
Alınır hasılatı sonra :
Boynu bükük bir Halime
Ve üstü açık bir samanlık...

Ağıtlar yakılır zindanlarda
Ömûrler tüketilir meydanlarda
Geride bırakılır dostluklar
Hergün yeniden yeşertilir düşmanlık.

"Dağ" babamın atının adıydı
Kan renkliydi
Onu hesapsız
Silahıyla
Hiç bir zaman üstünde taşımazdı...
Sırtüstü düşürürdü yere...
Sevgi diliyle kişner
Kalleşliği sevmez
Dostluktan pek anlardı...


Üzeyir Lokman ÇAYCI
Paris, 09.08.2003

 

 

¤ 30.11.2005 08:09 Çarşamba
Konu : "Dağ babamın atının adıydı" başlıklı şiiriniz

Üzeyir Bey,
Geçen cumartesi aksamı babam vefat etmişti. Maraş'a gittim. Bu sabah ofisime döndüm. Baktım sizin bir şiiriniz gelmiş. Müthiş bir rastlantı oldu. Size minnettarım. Benim babamın atı yoktu ama sanki varmış gibi okudum şiiri. Lütfen bana posta adresinizi iletir misiniz?
Size bazı kitaplarımı göndermek istiyorum.

Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR
Çankırı Milletvekili

 

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI

illustrations (Resimler) :  Üzeyir Lokman ÇAYCI
illustrations (Resimler) : Üzeyir Lokman ÇAYCI 

 

Sahi sen Mustafa mısın be evlât?

 

Zaman nasıl da hızlı geçti

Bıraktığım yerde bulamadım bir çok şeyi

Çeşmemiz vardı şu köşede

Yanı başında büyük bir taş

Üstünde otururdu Hüsniye teyze.

 

Sen de benim gibi

Geçmişini ve çocukluğunu çok geride bırakmışsın

Seni tanıyamadım,

Sahi sen Mustafa mısın be evlât?

 

Babanızı da yolcu etmişsiniz

Ananızın gidişini duymuştum daha önce...

Mahallemizde kimler vardı kimler...

Alimler, hekimler, hakimler...

Nasıl yaşarlardı bir bilsen?

Çobanlarımız  her sabah erkenden

Tek  tek ineklerimizi alıp

Götürürlerdi Budiz’e

Akşam olunca

Memelerinden süt fışkıra fışkıra

Getirirlerdi evlerimize...

 

Komşularımız çok iyilerdi be evlat...

İnsanlarımız bir pire için yorganlarını yakmazlardı

Kirli siyaset için dostlarını  hiç kırmazlardı

Bir tek kişinin burnu kanasa koşardık birbirlerimize...

Ziyaretler ve misafirlikler tat verirdi bize...

Benim kadar hiç biriniz tanıyamadı Ertuğrul’u

Derya mahallemizin gülüydü

Ayhan’la bizim evde gece yarılarına kadar derse çalışırdık...

Turan küçücüktü...

Arif çabuk unuttu bir çok şeyi...

 

Beni oldukça şaşırttın

Sahi sen Mustafa mısın be evlât?

 

Biraz evvel

Zor tanıdım Ali Efendiyi

Üzüntüden kaybetmiş gözlerini...

Bizim Mehmet Efendi’nin oğlu Recep de

Dünya  yerine bir bastona dayamış

O iri ellerini!

 

Son zamanlarda bölgemizde görev yapan belediye başkanları

Boşuna gelip zamanı hiç etmişler

Ah vefasızlık ah

Tarihi Hükümet binasını dahi yerle bir etmişler

Tek bir çivi dahi çakmadan çekilip gitmişler

Bozmuşlar bölgemizin  o güzelim çehresini

Olumsuzluklar ekmişler yeşilliklerimize

Bencillikler kuşatmış birçok kişinin yüreğini...

Bir kuruş için kulaklarını deldirecek hale gelmişler tanıdıklarımız...

Tarih, kültür, dostluk, vatan sevgisi silinmiş gönüllerde

Yoksulluk, işsizlik, ilgisizlik kuşatmış ilimizin her yerini...

 

Gözlerime inanamıyorum

Sahi sen Mustafa mısın be evlât?

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI

Bor, 22.08.2011
 
 

¤  Salı,  13 Eylül 2011 14:54

Konu : Sahi sen Mustafa mısın be evlât?

 

Ah Üzeyir bey,

Aşağı yukarı 1983 öncesi Anadolu şehirleri, kasabaları şiirinizdeki gibiydi, ne yaptılar bize? En önemlisi de Anadolun’un bağrındaki bazı insan "sürüleri", ne vatanın güzelliğinden, maddi ve manevi değerlerinden haberli... Ama siz gurbette, gavurun içinde bunları hissediyor, yaşıyorsunuz, yüreğinize sağlık... Çok güzel mısralar... Başka şiiriniz var mı? Bendeniz de gariban bir şairim. Saf şiir sevdalısı bir deli. 1979'da Anadolu Sızısı adlı bir kitabım vardı, şimdi basıma hazır "İki Kişilik Yalnızlık" var, nasip bakalım... Evet, belki de ben o "Mustafa"yım... Hala geçmişin hatıraları, çocukluğu, komşulukları, yardımlaşması, yürekliliği içindeyim. Ben senin Mustafanım...

NOT: Oradaki Tv kanalları ile ilgili bu hafta bir yazım olacak. Oradaki başka gözlemleriniz varsa lütfen yazınız... Yeniçağ'da salı, perşembe ve pazar olmak üzere haftada üç gün yazıyorum, bilginize...

Sağlıcakla...

Mustafa ÖNDER

+90541.3....

Urla-İzmir
 
 
¤   Pazartesi,  19 Eylül 2011 14:50
 
Değerli Kardeşim
Bazı bazı bana da göndermiş olduğun güzel şiirlerini zevkle okuyorum. Çok yoğun işlerim olduğu için gecikmeli de olsa okumaya çalışıyorum. Bu defa gönderdiklerini de çok beğendim eline sağlık.... Beğenmekle kalmadım ayni, zamanda köşe yazısı yaptım  gönderdiklerini....Diğer insanlar da okusun diye....alel acele olduğu için  senden izin alma fırsatım olmadı..hoşgöreceğini umarak  bilgilendirmek istedim....bu günden itibaren(19-09-2011) Köşemde yayıma girdi.....haber3 de.....sana sevgiler gönderiyorum başarılarının devamını dileyerek...
 
Turgay Tezcanlı
Haber3
 
 

¤  Salı 4 Ekim 2011 15:41

Üzeyir bey merhaba;
Gönderileriniz için teşekkür ederim. Göndermiş olduğunuz Sahi Sen
Mustafa mısın Evlat? şiirini derginin web sayfasında
http://ww.toredergisi.com/duyurular/sahi-sen-mustafa-misin-be-evlat-uzeyir-lokman-cayci.html
ve gurup sayfasında  
http://www.facebook.com/groups/toredergisi/    yayınladım
Yanlarında desenleriniz de vardı ama orada kıskançlık edip onları
kendime sakladım.Malum TÖRE DERGİSİ yeniden çıkacak ve orjinal desenlere
ihtyacımız var. Müsaade ederseniz onları orada kullanmak istiyorum. Bu  arada çalaışmalarından gönderirseniz sevinirim. Bir de bu konuda çalışma dostlarınızla beni tanıştırmanızı istirham edeceğim.
Selam ve saygılar.
 
Töre Dergisi
 
 

Değerli bir Okur’dan düşündürücü Serzenişler

 

Turgay Tezcanlı

 

            Sayın okurlarım.

Zaman zaman sizlerden o kadar güzel,yorumlar,yazılar ve şiirler geliyor ki okuyup etkilenmemek olanaksız.Çok teşekkür ediyorum,beraber  varız ve beraber sürdürüyoruz bu yaşamı  ….işte sizlerden biri  olan Sn.Üzeyir Lokman Çaycı,  yine, okundukça düşündüren,iki güzel serzeniş göndermiş.. buradan kendisine  teşekkür ediyorum ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Haber3, 19 Eylül 2011 Pazartesi

http://www.haber3.com/degerli-bir-okurdan-dusundurucu-serzenisler-106657y.htm

 

 

Minibluff the card game

Hotels